KESİŞEN YAZGILAR: CALVINO’YA SAYGI

KÜRATÖR: İPEK YEĞİNSÜ

Sanat Konuşmaları: Uygar Demoğlu & İpek Yeğinsü
26.04.2018

Kesişen Yazgılar Şatosu (1973), yazar Italo Calvino’nun romanda kurguya getirdiği deneysel yaklaşımın en iyi örneklerinden biri. Tarot kartlarının sembolizminden yola çıkan ve ‘semiyotik roman’ olarak da tanımlayabileceğimiz yapıt, “Kesişen Yazgılar Şatosu” ve “Kesişen Yazgılar Meynanesi” olmak üzere, her birinde sekiz farklı öykünün yer aldığı iki bölümden oluşur. Her iki mekanda, bir masanın etrafında toplanmış ve yaşadıkları olayları sözcüklere dökemeyen bir grup insan, öykülerini kartlardaki görsel imgeler üzerinden anlatır. Kartlar sıralandıkça ortaya çıkan kafese benzer strüktür, okuyucuyu da oyuna dahil eden bir arketipler ağı oluşturur. Öyküler yer yer birbirinin içine girer; bazı kartlar farklı anlamlara bürünerek tekrarlanırken, bazıları birden fazla anlatıcının öyküsü için elzem hale gelir. Böylece Calvino’nun tanımıyla ortaya, “her kağıdın anlamının, ondan önce gelen ve onu izleyen kağıtlar dizisindeki yerine bağlı olduğu”  sıradışı bir örüntü çıkar. Yapıttaki öyküler ağını oluşturan imge dizileri, sinematik anlatı ve montaj kavramlarını da gündeme getirir; kartların sıralanışının bir nevi ‘Kuleşov Etkisi’  yarattığını söylemek mümkün. Genel olarak hareketli imge için geçerli sayabileceğimiz bu etki, sergi kurgusunun temelini oluşturuyor. 

Dört haftaya yayılan serginin ilk yarısı kitabın “Kesişen Yazgılar Şatosu”, ikinci yarısı ise “Kesişen Yazgılar Meyhanesi” adlı bölümüyle analojik bir ilişki kuruyor. Her bir bölüm de kendi içinde, iki sanatçının sergi için ürettiği işleri art arda, birer hafta boyunca gösterecek şekilde kurgulandı. Amaç, her bir sanatçının sergi teması öznelinde geliştirdiği önermelerin yanı sıra, yapıtların sergi süreci içindeki diziliminin yarattığı kurgusal etki üzerine düşünmek. Calvino’nun açtığı semiyotik deney alanını, video sanatı bağlamında ‘yazgıları kesişen’ iki ayrı sanatçı ikilisi üzerinden yeniden ziyaret etmek. Küratöryel süreç sırasında, aynı mekanın birkaç ay önce ağırladığı Ergin Çavuşoğlu’nun Desire Lines / Tarot & Chess (2016)  adlı işinin de aynı metne dayandığı bilgisinin keşfi, bu anlam katmanlarına heyecan verici bir yenisini daha ekledi; sergi mekanının, art arda sunduğu görsel imgeye dayalı etkinlikler üzerinden inşa olan kendi öyküsü.

UYGAR DEMOĞLU

BOŞLUK

2018 l tek kanallı video, Ed. 3 + 1 AP

Drone Operatörü: Kürşat Gökahmetoğlu

Ses Tasarım: Akkor

Teşekkürler: Barış Çavuş, Adnan Onur Acar, Ahmet Ali Arslan, Mert Karaçıkay, Recep Akar, Devrim Lüküslü, Pertev Emre Taştaban

İstanbul Üçüncü Havalimanı projesi, yarattığı ve yaratacağı öngörülen çevresel, ekonomik ve toplumsal etkiler nedeniyle önemli bir tartışma konusu. Sivil toplum kuruluşları yüzde 72’si orman ile kaplıyken sonsuz bir düzlüğe dönüşen arazideki inşaat faaliyetlerinin deniz yaşamını da olumsuz etkilediğini; buradan çıkarılan hafriyat toprağının denize dökülmesiyle birçok canlı türünün üreme alanlarının yok olduğunu bildiriyor. Sosyoekonomik gündeme odaklanan kaynakların bazıları teslim tarihinin sürekli ötelenmesini finansman sıkıntısına bağlarken, diğerleri işçilerin çalışma koşullarının sağlıksız olduğunu ya da arazinin büyük bölümünün yüklenici firmalar tarafından satın alınmasıyla bir rant ekonomisi oluşturulduğunu iddia ediyor. Havalimanı tamamlandığında kent merkeziyle ulaşım bağlantısının metro ağı olmaksızın nasıl sağlanacağı ise şehir plancılarını yakından ilgilendiren bir diğer soru.

Uygar Demoğlu’nun, kitaptaki Öcünü Alan Ormanın Öyküsü’nden esinlenerek “Kesişen Yazgılar” sergisi kapsamında ürettiği Boşluk, tüm bu tartışmaların odağındaki bölgenin uçuşla ilgili yeni işlevini akla getirirken, sürecin değerlendirilmesinde büyük resmin önemine işaret eder. Yapıtın kurgusundaki dolaysızlık, olağan dışı ölçeğinin de etkisiyle izleyiciyi tamamen içine alır. Distopik boşluğun enginliğinde artık insan yoktur; varlığının izleriyse öylesine küçüktür ki, görüntüye dijital olarak sonradan eklendiğine dair kuşku uyandırır. Konusuna bir belgeselci gözüyle yaklaşan Demoğlu, bizi insan olmanın anlamı ve insan-doğa ilişkisi üzerine düşünmeye davet eder.